Necm suresi türkçe okunuş sesli takip
Kuranı kerimin 53. sıradaki 53. suresi olan Necm suresinin Kolay ezberleme ve doğru okuma için türkçe okunuşu ile latin harflerle yazılışını ve anlamını en kolay anlaşılan şekilde biraraya getirdik. dilerseniz mp3 olarak bu sureyi indirebilirsiniz. Allah Blogumdan faydalananlara zihin açıklığı versin.
1.ayeti
Necm 1
- Ven necmi izâ hevâ.
- بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلنَّجْمِ إِذَا هَوَىٰ
- (1-2) Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı.
2.ayeti
Necm 2
- Mâ dalle sâhıbukum ve mâ gavâ.
- مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ
- (1-2) Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı.
3.ayeti
Necm 3
- Ve mâ yentıku anil hevâ.
- وَمَا يَنطِقُ عَنِ ٱلْهَوَىٰٓ
- O, nefis arzusu ile konuşmaz.
4.ayeti
Necm 4
- İn huve illâ vahyun yûhâ.
- إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْىٌ يُوحَىٰ
- (Size okuduğu) Kur´an ancak kendisine bildirilen bir vahiydir.
5.ayeti
Necm 5
- Allemehu şedîdul kuvâ.
- عَلَّمَهُۥ شَدِيدُ ٱلْقُوَىٰ
- (5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu.
6.ayeti
Necm 6
- Zû mirreh(mirretin), festevâ.
- ذُو مِرَّةٍ فَٱسْتَوَىٰ
- (5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu.
7.ayeti
Necm 7
- Ve huve bil ufukil a’lâ.
- وَهُوَ بِٱلْأُفُقِ ٱلْأَعْلَىٰ
- (5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu.
8.ayeti
Necm 8
- Summe denâ fe tedellâ.
- ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ
- Sonra (ona) yaklaştı derken sarkıp daha da yakın oldu.
9.ayeti
Necm 9
- Fe kâne kâbe kavseyni ev ednâ.
- فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ
- (Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar, yahut daha az oldu.
10.ayeti
Necm 10
- Fe evhâ ilâ abdihî mâ evhâ.
- فَأَوْحَىٰٓ إِلَىٰ عَبْدِهِۦ مَآ أَوْحَىٰ
- Böylece Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti.
11.ayeti
Necm 11
- Mâ kezebel fuâdu mâ reâ.
- مَا كَذَبَ ٱلْفُؤَادُ مَا رَأَىٰٓ
- Kalp, (gözün) gördüğünü yalanlamadı.
12.ayeti
Necm 12
- E fe tumâr rûnehu alâ mâ yerâ.
- أَفَتُمَٰرُونَهُۥ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ
- (Şimdi siz) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz?
13.ayeti
Necm 13
- Ve lekad reâhu nezleten uhrâ.
- وَلَقَدْ رَءَاهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ
- Andolsun ki, o, Cebrail’i bir başka inişte daha (aslî suretiyle) görmüştü.
14.ayeti
Necm 14
- İnde sidretil muntehâ.
- عِندَ سِدْرَةِ ٱلْمُنتَهَىٰ
- Sidretü’l-Müntehâ’nın yanında.
15.ayeti
Necm 15
- İndehâ cennetul me’vâ.
- عِندَهَا جَنَّةُ ٱلْمَأْوَىٰٓ
- Me’vâ cenneti onun (Sidre’nin) yanındadır.
16.ayeti
Necm 16
- İz yagşes sidrete mâ yagşâ.
- إِذْ يَغْشَى ٱلسِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ
- O zaman Sidre’yi kaplayan kaplamıştı.
17.ayeti
Necm 17
- Mâ zâgal basaru ve mâ tegâ.
- مَا زَاغَ ٱلْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ
- Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı.
18.ayeti
Necm 18
- Lekad reâ min âyâti rabbihil kubrâ.
- لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ ءَايَٰتِ رَبِّهِ ٱلْكُبْرَىٰٓ
- Andolsun, o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını gördü.
19.ayeti
Necm 19
- E fe reeytumul lâte vel uzzâ.
- أَفَرَءَيْتُمُ ٱللَّٰتَ وَٱلْعُزَّىٰ
- (19-20) Lât ve Uzza’ya ve diğer üçüncüsü Menat’a ne dersiniz?
20.ayeti
Necm 20
- Ve menâtes sâlisetel uhrâ.
- وَمَنَوٰةَ ٱلثَّالِثَةَ ٱلْأُخْرَىٰٓ
- (19-20) Lât ve Uzza’ya ve diğer üçüncüsü Menat’a ne dersiniz?
21.ayeti
Necm 21
- E lekumuz zekeru ve lehul unsâ.
- أَلَكُمُ ٱلذَّكَرُ وَلَهُ ٱلْأُنثَىٰ
- Erkek size de, dişi O’na mı?
22.ayeti
Necm 22
- Tilke izen kısmetun dîzâ.
- تِلْكَ إِذًا قِسْمَةٌ ضِيزَىٰٓ
- Öyle ise bu çok insafsızca bir paylaştırmadır.
23.ayeti
Necm 23
- İn hiye illâ esmâun semmeytumûhâ entum ve âbâukum mâ enzelallâhu bihâ min sultân(sultânin), in yettebiûne illez zanne ve mâ tehvel enfus(enfusu), ve lekad câehum min rabbihimul hudâ.
- إِنْ هِىَ إِلَّآ أَسْمَآءٌ سَمَّيْتُمُوهَآ أَنتُمْ وَءَابَآؤُكُم مَّآ أَنزَلَ ٱللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَٰنٍ ۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَمَا تَهْوَى ٱلْأَنفُسُ ۖ وَلَقَدْ جَآءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ ٱلْهُدَىٰٓ
- Onlar ancak sizin ve atalarınızın (ilâh edindiğiniz şeylere) taktığınız isimlerdir. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar (putperestler) yalnız zanna ve nefislerin arzusuna tâbi oluyorlar. Andolsun ki, kendilerine, Rableri katından yol gösterici gelmiştir.
24.ayeti
Necm 24
- Em lil insâni mâ temennâ.
- أَمْ لِلْإِنسَٰنِ مَا تَمَنَّىٰ
- Yoksa insan (kayıtsız şartsız), her temenni ettiği şeye sahip mi olacaktır?
25.ayeti
Necm 25
- Fe lillâhil âhiretu vel ûlâ.
- فَلِلَّهِ ٱلْءَاخِرَةُ وَٱلْأُولَىٰ
- Oysa, Ahiret de dünya da Allah’ındır.
26.ayeti
Necm 26
- Ve kem min melekin fîs semâvâti lâ tugnî şefâatuhum şey’en illâ min ba’di en ye’zenallâhu limen yeşâu ve yerdâ.
- ۞ وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ لَا تُغْنِى شَفَٰعَتُهُمْ شَيْـًٔا إِلَّا مِنۢ بَعْدِ أَن يَأْذَنَ ٱللَّهُ لِمَن يَشَآءُ وَيَرْضَىٰٓ
- Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri; ancak Allah’ın izniyle, dilediği ve hoşnut olduğu kimselere yarar sağlar.
27.ayeti
Necm 27
- İnnellezîne lâ yu’minûne bil âhireti le yusemmûnel melâikete tesmiyetel unsâ.
- إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ لَيُسَمُّونَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ ٱلْأُنثَىٰ
- Şüphesiz ahirete iman etmeyenler, meleklere dişi isimleri veriyorlar.
28.ayeti
Necm 28
- Ve mâ lehum bihî min ilm(ilmin), in yettebiûne illez zann(zanne), ve innez zanne lâ yugnî minel hakkı şey´â(şey’en).
- وَمَا لَهُم بِهِۦ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ ۖ وَإِنَّ ٱلظَّنَّ لَا يُغْنِى مِنَ ٱلْحَقِّ شَيْـًٔا
- Hâlbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zanna uyuyorlar. Şüphesiz zan, hakikat namına hiçbir şey ifade etmez.
29.ayeti
Necm 29
- Fe a´rıd an men tevellâ an zikrinâ ve lem yurid illel hayâted dunyâ.
- فَأَعْرِضْ عَن مَّن تَوَلَّىٰ عَن ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ إِلَّا ٱلْحَيَوٰةَ ٱلدُّنْيَا
- Öyle ise bizim zikrimizden (Kur’an’dan) yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselerden yüz çevir.
30.ayeti
Necm 30
- Zâlike mebleguhum minel ilm(ilmi), inne rabbeke huve a’lemu bi men dalle an sebîlihî ve huve a’lemu bi menihtedâ.
- ذَٰلِكَ مَبْلَغُهُم مِّنَ ٱلْعِلْمِ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ ٱهْتَدَىٰ
- İşte onların ilimden ulaşabildikleri nokta! Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı daha iyi bilir. O, hidayete ereni de daha iyi bilir.
31.ayeti
Necm 31
- Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı li yecziyellezîne esâû bimâ amilû ve yeczîyellezîne ahsenû bil husnâ.
- وَلِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ لِيَجْزِىَ ٱلَّذِينَ أَسَٰٓـُٔوا۟ بِمَا عَمِلُوا۟ وَيَجْزِىَ ٱلَّذِينَ أَحْسَنُوا۟ بِٱلْحُسْنَى
- Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. (Bu) kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, iyilik edenleri de daha güzeliyle mükâfatlandırması için (böyle)dir.
32.ayeti
Necm 32
- Ellezîne yectenibûne kebâirel ismi vel fevâhışe lemem(lememe), inne rabbeke vâsiul magfireh(magfireti), huve a´lemu bikum iz enşeekum minel ardı ve iz entum e cinnetun fî butûni ummehâtikum, fe lâ tuzekkû enfusekum, huve a´lemu bi menittekâ.
- ٱلَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَٰٓئِرَ ٱلْإِثْمِ وَٱلْفَوَٰحِشَ إِلَّا ٱللَّمَمَ ۚ إِنَّ رَبَّكَ وَٰسِعُ ٱلْمَغْفِرَةِ ۚ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنشَأَكُم مِّنَ ٱلْأَرْضِ وَإِذْ أَنتُمْ أَجِنَّةٌ فِى بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمْ ۖ فَلَا تُزَكُّوٓا۟ أَنفُسَكُمْ ۖ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ ٱتَّقَىٰٓ
- Onlar, ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran kimselerdir. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır. Sizi, topraktan yarattığında da ve analarınızın karnında ceninler iken de, en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, Allah’a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir.
33.ayeti
Necm 33
- E fe re’eytellezî tevellâ.
- أَفَرَءَيْتَ ٱلَّذِى تَوَلَّىٰ
- (33-34) Şimdi yüz çevireni; pek az verip de kaskatı cimrileşeni gördün mü?
34.ayeti
Necm 34
- Ve a’tâ kalîlen ve ekdâ.
- وَأَعْطَىٰ قَلِيلًا وَأَكْدَىٰٓ
- (33-34) Şimdi yüz çevireni; pek az verip de kaskatı cimrileşeni gördün mü?
35.ayeti
Necm 35
- E indehu ilmul gaybi fe huve yerâ.
- أَعِندَهُۥ عِلْمُ ٱلْغَيْبِ فَهُوَ يَرَىٰٓ
- Gayb’ın ilmi kendi yanında da o gerçeği mi görüyor?
36.ayeti
Necm 36
- Em lem yunebbe’ bimâ fî suhufi mûsâ.
- أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِى صُحُفِ مُوسَىٰ
- (36-37) Yoksa, Mûsâ’nın ve Allah’ın emirlerini bütünüyle yerine getiren İbrahim’in sahifelerindeki şu hakikatler kendisine haber verilmedi mi?
37.ayeti
Necm 37
- Ve ibrâhîmellezî veffâ.
- وَإِبْرَٰهِيمَ ٱلَّذِى وَفَّىٰٓ
- (36-37) Yoksa, Mûsâ’nın ve Allah’ın emirlerini bütünüyle yerine getiren İbrahim’in sahifelerindeki şu hakikatler kendisine haber verilmedi mi?
38.ayeti
Necm 38
- Ellâ teziru vâziretun vizre uhrâ.
- أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ
- Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez.
39.ayeti
Necm 39
- Ve en leyse lil insâni illâ mâ seâ.
- وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَٰنِ إِلَّا مَا سَعَىٰ
- İnsan için ancak çalıştığı vardır.
40.ayeti
Necm 40
- Ve enne sa’yehu sevfe yurâ.
- وَأَنَّ سَعْيَهُۥ سَوْفَ يُرَىٰ
- Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir.
41.ayeti
Necm 41
- Summe yuczâhul cezâel evfâ.
- ثُمَّ يُجْزَىٰهُ ٱلْجَزَآءَ ٱلْأَوْفَىٰ
- Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir.
42.ayeti
Necm 42
- Ve enne ilâ rabbikel muntehâ.
- وَأَنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ ٱلْمُنتَهَىٰ
- Şüphesiz en son varış Rabbinedir.
43.ayeti
Necm 43
- Ve ennehu huve adhake ve ebkâ.
- وَأَنَّهُۥ هُوَ أَضْحَكَ وَأَبْكَىٰ
- Şüphesiz O, güldürür ve ağlatır.
44.ayeti
Necm 44
- Ve ennehu huve emâte ve ahyâ.
- وَأَنَّهُۥ هُوَ أَمَاتَ وَأَحْيَا
- Şüphesiz O, öldürür ve diriltir.
45.ayeti
Necm 45
- Ve ennehu halakaz zevceyniz zekere vel unsâ.
- وَأَنَّهُۥ خَلَقَ ٱلزَّوْجَيْنِ ٱلذَّكَرَ وَٱلْأُنثَىٰ
- (45-46) Şüphesiz O, iki eşi, erkeği ve dişiyi, (rahme) atıldığında az bir sudan (meniden) yaratmıştır.
46.ayeti
Necm 46
- Min nutfetin izâ tumnâ.
- مِن نُّطْفَةٍ إِذَا تُمْنَىٰ
- (45-46) Şüphesiz O, iki eşi, erkeği ve dişiyi, (rahme) atıldığında az bir sudan (meniden) yaratmıştır.
47.ayeti
Necm 47
- Ve enne aleyhin neş’etel uhrâ.
- وَأَنَّ عَلَيْهِ ٱلنَّشْأَةَ ٱلْأُخْرَىٰ
- Şüphesiz tekrar diriltmek de O’na aittir.
48.ayeti
Necm 48
- Ve ennehu huve agnâ ve aknâ.
- وَأَنَّهُۥ هُوَ أَغْنَىٰ وَأَقْنَىٰ
- Şüphesiz O, başkalarına muhtaç olmaktan kurtardı ve varlık sahibi kıldı.
49.ayeti
Necm 49
- Ve ennehu huve rabbuş şı’râ.
- وَأَنَّهُۥ هُوَ رَبُّ ٱلشِّعْرَىٰ
- Şüphesiz O, Şi’râ’nın Rabbidir.
50.ayeti
Necm 50
- Ve ennehû ehleke âdenil ûlâ.
- وَأَنَّهُۥٓ أَهْلَكَ عَادًا ٱلْأُولَىٰ
- (50-51) Şüphesiz O, önce gelen Âd kavmini ve Semûd kavmini helâk etti ve hiç kimseyi bırakmadı.
51.ayeti
Necm 51
- Ve semûde femâ ebkâ.
- وَثَمُودَا۟ فَمَآ أَبْقَىٰ
- (50-51) Şüphesiz O, önce gelen Âd kavmini ve Semûd kavmini helâk etti ve hiç kimseyi bırakmadı.
52.ayeti
Necm 52
- Ve kavme nûhın min kabl(kablu), innehum kânû hum azleme ve atgâ.
- وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ هُمْ أَظْلَمَ وَأَطْغَىٰ
- Daha önce de Nûh’un kavmini helâk etmişti. Şüphesiz onlar daha zalim ve daha azgın kimselerdi.
53.ayeti
Necm 53
- Vel mû’tefikete ehvâ.
- وَٱلْمُؤْتَفِكَةَ أَهْوَىٰ
- (53-54) O, “Mu’tefike”yi de kaldırıp yere çarpmış ve onlara örttüğü azap örtüsünü örtmüştür.
54.ayeti
Necm 54
- Fe gaşşâhâ mâ gaşşâ.
- فَغَشَّىٰهَا مَا غَشَّىٰ
- (53-54) O, “Mu’tefike”yi de kaldırıp yere çarpmış ve onlara örttüğü azap örtüsünü örtmüştür.
55.ayeti
Necm 55
- Fe bi eyyi âlâi rabbike tetemârâ.
- فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكَ تَتَمَارَىٰ
- O hâlde Rabbi’nin nimetlerinin hangisinden şüphe ediyorsun (ey insan!).
56.ayeti
Necm 56
- Hâzâ nezîrun minen nuzuril ûlâ.
- هَٰذَا نَذِيرٌ مِّنَ ٱلنُّذُرِ ٱلْأُولَىٰٓ
- Bu da önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
57.ayeti
Necm 57
- Ezifetil âzifeh(âzifetu).
- أَزِفَتِ ٱلْءَازِفَةُ
- Yaklaşmakta olan (Kıyamet iyice) yaklaştı.
58.ayeti
Necm 58
- Leyse lehâ min dûnillâhi kâşifeh(kâşifetun).
- لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ ٱللَّهِ كَاشِفَةٌ
- Onu Allah’tan başka açacak kimse yoktur.
59.ayeti
Necm 59
- E fe min hâzel hadîsi ta’cebûn(ta’cebûne).
- أَفَمِنْ هَٰذَا ٱلْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ
- (59-61) Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur’an’a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
60.ayeti
Necm 60
- Ve tedhakûne ve lâ tebkûn(tebkûne).
- وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَ
- (59-61) Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur’an’a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
61.ayeti
Necm 61
- Ve entum sâmidûn(sâmidûne).
- وَأَنتُمْ سَٰمِدُونَ
- (59-61) Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur’an’a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
62.ayeti
Necm 62 SECDE AYETİ
- Fescudû lillâhi va’budû. (SECDE ÂYETİ)
- فَٱسْجُدُوا۟ لِلَّهِ وَٱعْبُدُوا۟ ۩
- Haydi Allah’a secde edin ve O’na kulluk edin.
önceki sure
Tur Suresi Sonraki Sure
Kamer Suresi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Buraya Bir Yorum bırakarak sayfaya değer katabilirsiniz..
❗ Yorumlar Denetlendikten sonra yayınlanır ❗