Müddessir suresi türkçe okunuş sesli takip
Kuranı kerimin 74 sıradaki 74. suresi (74. sure) Müddessir suresinin Kolay ezberleme ve doğru okuma için okunuşu ile latin harflerle yazılışını ve anlamını en kolay anlaşılan şekilde biraraya getirdik. dilerseniz mp3 olarak bu sureyi indirebilirsiniz. Allah Blogumdan faydalananlara zihin açıklığı versin.
1.ayeti
Müddessir 1
- Yâ eyyuhel muddessir(muddessiru).
- بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَٰٓأَيُّهَا ٱلْمُدَّثِّرُ
- Ey örtünüp bürünen (Peygamber!)
2.ayeti
Müddessir 2
- Kum fe enzir.
- قُمْ فَأَنذِرْ
- Kalk da uyar.
3.ayeti
Müddessir 3
- Ve rabbeke fe kebbir.
- وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ
- Rabbini yücelt.
4.ayeti
Müddessir 4
- Ve siyâbeke fe tahhir.
- وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ
- Nefsini arındır.
5.ayeti
Müddessir 5
- Verrucze fehcur.
- وَٱلرُّجْزَ فَٱهْجُرْ
- Şirkten uzak dur.
6.ayeti
Müddessir 6
- Ve lâ temnun testeksir(testeksiru).
- وَلَا تَمْنُن تَسْتَكْثِرُ
- İyiliği, daha fazlasını bekleyerek (bir kazanç elde etmek için) yapma.
7.ayeti
Müddessir 7
- Ve li rabbike fasbir.
- وَلِرَبِّكَ فَٱصْبِرْ
- Rabbinin rızasına ermek için sabret.
8.ayeti
Müddessir 8
- Fe izâ nukıre fîn nâkû(nâkûri).
- فَإِذَا نُقِرَ فِى ٱلنَّاقُورِ
- (8-9) Sûr’a üfürüldüğü zaman var ya; işte o gün çetin bir gündür.
9.ayeti
Müddessir 9
- Fe zâlike yevme izin yevmun asî(asîrun).
- فَذَٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَسِيرٌ
- (8-9) Sûr’a üfürüldüğü zaman var ya; işte o gün çetin bir gündür.
10.ayeti
Müddessir 10
- Alel kâfirîne gayru yesîr(yesîrin).
- عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍ
- Kâfirler için hiç kolay değildir.
11.ayeti
Müddessir 11
- Zernî ve men halaktu vahîdâ(vahîden).
- ذَرْنِى وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا
- Beni, yarattığım kişiyle baş başa bırak.
12.ayeti
Müddessir 12
- Ve ce’altu lehu mâlen memdûdâ(memdûden).
- وَجَعَلْتُ لَهُۥ مَالًا مَّمْدُودًا
- (12-13) Ona bol mal ve gözü önünde duran oğullar verdim.
13.ayeti
Müddessir 13
- Ve benîne şuhûdâ(şuhûden).
- وَبَنِينَ شُهُودًا
- (12-13) Ona bol mal ve gözü önünde duran oğullar verdim.
14.ayeti
Müddessir 14
- Ve mehhedtu lehu temhîdâ(temhîden).
- وَمَهَّدتُّ لَهُۥ تَمْهِيدًا
- Kendisine alabildiğine imkânlar sağladım.
15.ayeti
Müddessir 15
- Summe yatmau en ezîd(ezîde).
- ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ
- Sonra da o hırsla daha da artırmamı umar.
16.ayeti
Müddessir 16
- Kellâ, innehu kâne li âyâtinâ anîdâ(anîden).
- كَلَّآ ۖ إِنَّهُۥ كَانَ لِءَايَٰتِنَا عَنِيدًا
- Hayır, umduğu gibi olmayacak. Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı inatçıdır.
17.ayeti
Müddessir 17
- Se urhikuhu saûdâ(saûden).
- سَأُرْهِقُهُۥ صَعُودًا
- Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.
18.ayeti
Müddessir 18
- İnnehu fekkere ve kadder(kaddere).
- إِنَّهُۥ فَكَّرَ وَقَدَّرَ
- Çünkü o, düşündü taşındı, ölçtü biçti.
19.ayeti
Müddessir 19
- Fe kutile keyfe kadder(kaddere).
- فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ
- Kahrolası nasıl da ölçtü biçti!
20.ayeti
Müddessir 20
- Summe kutile keyfe kadder(kaddere).
- ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ
- Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti!
21.ayeti
Müddessir 21
- Summe nazar(nazare).
- ثُمَّ نَظَرَ
- Sonra (Kur’an hakkında) derin derin düşündü.
22.ayeti
Müddessir 22
- Summe abese ve beser(besere).
- ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ
- Sonra yüzünü ekşitti, kaşlarını çattı.
23.ayeti
Müddessir 23
- Summe edbere vestekber(vestekbere).
- ثُمَّ أَدْبَرَ وَٱسْتَكْبَرَ
- (23-24) Sonra arkasını döndü ve büyüklük taslayıp şöyle dedi: “Bu, ancak nakledilegelen bir sihirdir.”
24.ayeti
Müddessir 24
- Fe kâle in hâzâ illâ sihrun yu’ser(yu’seru).
- فَقَالَ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ
- (23-24) Sonra arkasını döndü ve büyüklük taslayıp şöyle dedi: “Bu, ancak nakledilegelen bir sihirdir.”
25.ayeti
Müddessir 25
- İn hâzâ illâ kavlul beşer(beşeri).
- إِنْ هَٰذَآ إِلَّا قَوْلُ ٱلْبَشَرِ
- “Bu, ancak insan sözüdür.”
26.ayeti
Müddessir 26
- Se uslîhi sekar(sekare).
- سَأُصْلِيهِ سَقَرَ
- Ben onu “Sekar”a (cehenneme) sokacağım.
27.ayeti
Müddessir 27
- Ve mâ edrâke mâ sekar(sekaru).
- وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا سَقَرُ
- Sekar’ın ne olduğunu sen ne bileceksin?
28.ayeti
Müddessir 28
- Lâ tubkî ve lâ tezer(tezeru).
- لَا تُبْقِى وَلَا تَذَرُ
- Geride bir şey koymaz, bırakmaz.
29.ayeti
Müddessir 29
- Levvâhatun lil beşer(beşeri).
- لَوَّاحَةٌ لِّلْبَشَرِ
- Derileri kavurur.
30.ayeti
Müddessir 30
- Aleyhâ tis´ate aşer(aşare).
- عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ
- Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır.
31.ayeti
Müddessir 31
- Ve mâ cealnâ ashâben nâri illâ melâiketen ve mâ cealnâ ıddetehum illâ fitneten lillezîne keferû li yesteykınellezîne ûtûl kitâbe ve yezdâdellezîne âmenû îmânen ve lâ yertâbellezîne ûtûl kitâbe vel mu’minûne, ve li yekûlellezîne fî kulûbihim maradun vel kâfirûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ(meselen), kezâlike yudıllullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ(yeşâu), ve mâ ya’lemu cunûde rabbike illâ hû(huve), ve mâ hiye illâ zikrâ lil beşer(beşeri).
- وَمَا جَعَلْنَآ أَصْحَٰبَ ٱلنَّارِ إِلَّا مَلَٰٓئِكَةً ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لِيَسْتَيْقِنَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ وَيَزْدَادَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِيمَٰنًا ۙ وَلَا يَرْتَابَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ ٱلَّذِينَ فِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَٱلْكَٰفِرُونَ مَاذَآ أَرَادَ ٱللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ ٱللَّهُ مَن يَشَآءُ وَيَهْدِى مَن يَشَآءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِىَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ
- Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık. Onların sayısını inkâr edenler için bir imtihan vesilesi yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin olarak bilsinler, iman edenlerin imanı artsın, kendilerine kitap verilenler ve mü’minler şüpheye düşmesin, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kâfirler, “Allah, örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi” desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir uyarıdır.
32.ayeti
Müddessir 32
- Kellâ vel kamer(kameri).
- كَلَّا وَٱلْقَمَرِ
- (32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
33.ayeti
Müddessir 33
- Vel leyli iz edber(edbere).
- وَٱلَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ
- (32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
34.ayeti
Müddessir 34
- Ves subhı izâ esfer(esfere).
- وَٱلصُّبْحِ إِذَآ أَسْفَرَ
- (32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
35.ayeti
Müddessir 35
- İnnehâ le ıhdel kuber(kuberi).
- إِنَّهَا لَإِحْدَى ٱلْكُبَرِ
- (32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
36.ayeti
Müddessir 36
- Nezîren lil beşer(beşeri).
- نَذِيرًا لِّلْبَشَرِ
- (32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
37.ayeti
Müddessir 37
- Li men şâe minkum en yetekaddeme ev yeteahhar(yeteahhare).
- لِمَن شَآءَ مِنكُمْ أَن يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ
- (32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
38.ayeti
Müddessir 38
- Kullu nefsin bimâ kesebet rehîneh(rehînetun).
- كُلُّ نَفْسٍۭ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ
- Herkes kazandığına karşılık bir rehindir.
39.ayeti
Müddessir 39
- İllâ ashâbel yemîn(yemîni).
- إِلَّآ أَصْحَٰبَ ٱلْيَمِينِ
- Ancak ahiret mutluluğuna eren kimseler başka.
40.ayeti
Müddessir 40
- Fî cennât(cennâtin), yetesâelûn(yetesâelûne).
- فِى جَنَّٰتٍ يَتَسَآءَلُونَ
- (40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”
41.ayeti
Müddessir 41
- Anil mucrimîn(mucrimîne).
- عَنِ ٱلْمُجْرِمِينَ
- (40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”
42.ayeti
Müddessir 42
- Mâ selekekum fî sekar(sekare).
- مَا سَلَكَكُمْ فِى سَقَرَ
- (40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”
43.ayeti
Müddessir 43
- Kâlû lem neku minel musallîn(musallîne).
- قَالُوا۟ لَمْ نَكُ مِنَ ٱلْمُصَلِّينَ
- Onlar şöyle derler: “Biz namaz kılanlardan değildik.”
44.ayeti
Müddessir 44
- Ve lem neku nut’ımul miskîn(miskîne).
- وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ ٱلْمِسْكِينَ
- “Yoksula yedirmezdik.”
45.ayeti
Müddessir 45
- Ve kunnâ nehûdu maal hâidîn(hâidîne).
- وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ ٱلْخَآئِضِينَ
- “Batıla dalanlarla birlikte biz de dalardık.”
46.ayeti
Müddessir 46
- Ve kunnâ nukezzibu bi yevmid dîn(dîni).
- وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ ٱلدِّينِ
- “Ceza gününü de yalanlıyorduk.”
47.ayeti
Müddessir 47
- Hattâ etânel yakîn(yakinu).
- حَتَّىٰٓ أَتَىٰنَا ٱلْيَقِينُ
- “Nihayet ölüm bize gelip çattı.”
48.ayeti
Müddessir 48
- Fe mâ tenfeuhum şefâatuş şâfiîn(şâfiîne).
- فَمَا تَنفَعُهُمْ شَفَٰعَةُ ٱلشَّٰفِعِينَ
- Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.
49.ayeti
Müddessir 49
- Fe mâ lehum anit tezkireti mu’rıdîn(mu’rıdîne).
- فَمَا لَهُمْ عَنِ ٱلتَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ
- Böyle iken onlara ne oluyor da, öğütten yüz çeviriyorlar?
50.ayeti
Müddessir 50
- Ke ennehum humurun mustenfireth(mustenfiretun).
- كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُّسْتَنفِرَةٌ
- (50-51) Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler.
51.ayeti
Müddessir 51
- Ferret min kasvereh(kasveretin).
- فَرَّتْ مِن قَسْوَرَةٍۭ
- (50-51) Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler.
52.ayeti
Müddessir 52
- Bel yurîdu kullumriin minhum en yu’tâ suhufen muneşşereh (muneşşereten).
- بَلْ يُرِيدُ كُلُّ ٱمْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُّنَشَّرَةً
- Hatta onlardan her bir kişi, kendisine açılmış sahifeler verilmesini istiyor.
53.ayeti
Müddessir 53
- Kellâ, bel lâ yuhâfûnel âhıreh(âhıreten).
- كَلَّا ۖ بَل لَّا يَخَافُونَ ٱلْءَاخِرَةَ
- Hayır, hayır! Onlar ahiretten korkmuyorlar.
54.ayeti
Müddessir 54
- Kellâ innehu tezkireh(tezkiretun).
- كَلَّآ إِنَّهُۥ تَذْكِرَةٌ
- Hayır, düşündükleri gibi değil! Şüphesiz bu (Kur’an) bir uyarıdır.
55.ayeti
Müddessir 55
- Fe men şâe zekereh(zekerehu).
- فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ
- Artık kim dilerse ondan öğüt alır.
56.ayeti
Müddessir 56
- Ve mâ yezkurûne illâ en yeşâallâh(yeşâallâhu), huve ehlut takvâ ve ehlul magfireh(magfireti).
- وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ ٱلتَّقْوَىٰ وَأَهْلُ ٱلْمَغْفِرَةِ
- Bununla beraber, Allah dilemedikçe öğüt alamazlar. O takvaya (kendisine karşı gelmekten sakınılmaya) ehil olandır, bağışlamaya ehil olandır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Buraya Bir Yorum bırakarak sayfaya değer katabilirsiniz..
❗ Yorumlar Denetlendikten sonra yayınlanır ❗