Meâric suresi türkçe okunuş sesli takip
Kuranı kerimin 70. sıradaki 70. suresi (70. sure) Meâric suresinin Kolay ezberleme ve doğru okuma için okunuşu ile latin harflerle yazılışını ve anlamını en kolay anlaşılan şekilde biraraya getirdik. dilerseniz mp3 olarak bu sureyi indirebilirsiniz. Allah Blogumdan faydalananlara zihin açıklığı versin.
    1.ayeti 
		    Meâric 1
- Se ele sâilun bi azâbin vâkı’n(vâkıın).
 - بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ سَأَلَ سَآئِلٌۢ بِعَذَابٍ وَاقِعٍ
 - (1-3) Soran birisi, yükselme yollarının sahibi Allah tarafından kâfirlere kesinlikle inecek olan ve hiç kimsenin uzaklaştıramayacağı azabı sordu.
 
    2.ayeti 
		    Meâric 2
- Lil kâfirîne leyse lehu dâfi’(dâfiun).
 - لِّلْكَٰفِرِينَ لَيْسَ لَهُۥ دَافِعٌ
 - (1-3) Soran birisi, yükselme yollarının sahibi Allah tarafından kâfirlere kesinlikle inecek olan ve hiç kimsenin uzaklaştıramayacağı azabı sordu.
 
    3.ayeti 
		    Meâric 3
- Minallâhi zîl meâric(meârici).
 - مِّنَ ٱللَّهِ ذِى ٱلْمَعَارِجِ
 - (1-3) Soran birisi, yükselme yollarının sahibi Allah tarafından kâfirlere kesinlikle inecek olan ve hiç kimsenin uzaklaştıramayacağı azabı sordu.
 
    4.ayeti 
		    Meâric 4
- Ta´rucul melâiketu ver rûhu ileyhi fî yevmin kâne mikdaruhu hamsîne elfe seneh(senetin).
 - تَعْرُجُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ وَٱلرُّوحُ إِلَيْهِ فِى يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُۥ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ
 - Melekler ve Ruh (Cebrail) ona süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir.
 
    5.ayeti 
		    Meâric 5
- Fasbir sabren cemîlâ(cemîlen).
 - فَٱصْبِرْ صَبْرًا جَمِيلًا
 - (Ey Muhammed!) Sen güzel bir şekilde sabret.
 
    6.ayeti 
		    Meâric 6
- İnnehum yerevnehu baîdâ(baîden).
 - إِنَّهُمْ يَرَوْنَهُۥ بَعِيدًا
 - Şüphesiz onlar o azabı uzak görüyorlar.
 
    7.ayeti 
		    Meâric 7
- Ve nerâhu karîbâ(karîben).
 - وَنَرَىٰهُ قَرِيبًا
 - Biz ise onu yakın görüyoruz.
 
    8.ayeti 
		    Meâric 8
- Yevme tekûnus semâu kel muhl(muhli).
 - يَوْمَ تَكُونُ ٱلسَّمَآءُ كَٱلْمُهْلِ
 - (8-9) Göğün, erimiş maden gibi ve dağların atılmış renkli yün gibi olacağı günü hatırla.
 
    9.ayeti 
		    Meâric 9
- Ve tekûnul cibâlu kel ıhn(ıhni).
 - وَتَكُونُ ٱلْجِبَالُ كَٱلْعِهْنِ
 - (8-9) Göğün, erimiş maden gibi ve dağların atılmış renkli yün gibi olacağı günü hatırla.
 
    10.ayeti 
		    Meâric 10
- Ve lâ yes’elu hamîmun hamîmâ(hamîmen).
 - وَلَا يَسْـَٔلُ حَمِيمٌ حَمِيمًا
 - (O gün) hiçbir samimi dost, dostunu sormaz.
 
    11.ayeti 
		    Meâric 11
- Yubassarûnehum yeveddul mucrimu lev yeftedî min azâbi yevmi izin bi benîh(benîhi).
 - يُبَصَّرُونَهُمْ ۚ يَوَدُّ ٱلْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدِى مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍۭ بِبَنِيهِ
 - (11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.
 
    12.ayeti 
		    Meâric 12
- Ve sâhıbetihî ve ahîh(ahîhi).
 - وَصَٰحِبَتِهِۦ وَأَخِيهِ
 - (11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.
 
    13.ayeti 
		    Meâric 13
- Ve fasîletihilletî tu’vîh(tu’vîhi).
 - وَفَصِيلَتِهِ ٱلَّتِى تُـْٔوِيهِ
 - (11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.
 
    14.ayeti 
		    Meâric 14
- Ve men fîl ardı cemî’an summe yuncîh(yuncîhi).
 - وَمَن فِى ٱلْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ يُنجِيهِ
 - (11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.
 
    15.ayeti 
		    Meâric 15
- Kellâ, innehâ lezâ.
 - كَلَّآ ۖ إِنَّهَا لَظَىٰ
 - (15-16) Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz cehennem, derileri kavurup çıkaran alevli ateştir.
 
    16.ayeti 
		    Meâric 16
- Nezzâaten liş şevâ.
 - نَزَّاعَةً لِّلشَّوَىٰ
 - (15-16) Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz cehennem, derileri kavurup çıkaran alevli ateştir.
 
    17.ayeti 
		    Meâric 17
- Ted’û men edbera ve tevellâ.
 - تَدْعُوا۟ مَنْ أَدْبَرَ وَتَوَلَّىٰ
 - (17-18) O, (hakka) arka döneni ve (imandan) yüz çevireni; servet toplayıp yığanı kendine çağırır.
 
    18.ayeti 
		    Meâric 18
- Ve cemea fe ev’â.
 - وَجَمَعَ فَأَوْعَىٰٓ
 - (17-18) O, (hakka) arka döneni ve (imandan) yüz çevireni; servet toplayıp yığanı kendine çağırır.
 
    19.ayeti 
		    Meâric 19
- İnnel insâne hulika helûâ(helûan).
 - ۞ إِنَّ ٱلْإِنسَٰنَ خُلِقَ هَلُوعًا
 - Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır.
 
    20.ayeti 
		    Meâric 20
- İzâ messehuş şerru cezûâ(cezûan).
 - إِذَا مَسَّهُ ٱلشَّرُّ جَزُوعًا
 - Kendisine kötülük dokunduğu zaman sızlanır.
 
    21.ayeti 
		    Meâric 21
- Ve izâ messehul hayru menûâ(menûan).
 - وَإِذَا مَسَّهُ ٱلْخَيْرُ مَنُوعًا
 - Ona bir hayır dokunduğunda da eli sıkıdır.
 
    22.ayeti 
		    Meâric 22
- İllel musallîn(musallîne).
 - إِلَّا ٱلْمُصَلِّينَ
 - Ancak, namaz kılanlar başka.
 
    23.ayeti 
		    Meâric 23
- Ellezîne hum alâ salâtihim dâimûn(dâimûne).
 - ٱلَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَاتِهِمْ دَآئِمُونَ
 - Onlar, namazlarına devam eden kimselerdir.
 
    24.ayeti 
		    Meâric 24
- Vellezîne fî emvâlihim hakkun ma’lûm(ma’lûmun).
 - وَٱلَّذِينَ فِىٓ أَمْوَٰلِهِمْ حَقٌّ مَّعْلُومٌ
 - (24-25) Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir.
 
    25.ayeti 
		    Meâric 25
- Lis sâili vel mahrûm(mahrûmi).
 - لِّلسَّآئِلِ وَٱلْمَحْرُومِ
 - (24-25) Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir.
 
    26.ayeti 
		    Meâric 26
- Vellezîne yusaddikûne bi yevmid dîn(dîni).
 - وَٱلَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ ٱلدِّينِ
 - Onlar, ceza gününü tasdik eden kimselerdir.
 
    27.ayeti 
		    Meâric 27
- Vellezîne hum min azâbi rabbihim muşfikûn(muşfikûne).
 - وَٱلَّذِينَ هُم مِّنْ عَذَابِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ
 - Onlar, Rablerinin azabından korkan kimselerdir.
 
    28.ayeti 
		    Meâric 28
- İnne azâbe rabbihim gayru me’mûn(me’mûnin).
 - إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍ
 - Çünkü, Rablerinin azabından emin olunamaz.
 
    29.ayeti 
		    Meâric 29
- Vellezîne hum li furûcihim hâfizûn(hâfizûne).
 - وَٱلَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَٰفِظُونَ
 - Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir.
 
    30.ayeti 
		    Meâric 30
- İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum fe innehum gayru melûmîn(melûmîne).
 - إِلَّا عَلَىٰٓ أَزْوَٰجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ
 - Ancak eşleri, yahut sahip oldukları cariyeleri başka. Çünkü onlar (eşleri ve cariyeleri ile olan ilişkileri konusunda) kınanmazlar.
 
    31.ayeti 
		    Meâric 31
- Fe menibtegâ verâe zâlike fe ulâike humul âdûn(âdûne).
 - فَمَنِ ٱبْتَغَىٰ وَرَآءَ ذَٰلِكَ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْعَادُونَ
 - Kim bunun ötesini isterse, işte onlar sınırı aşan kimselerdir.
 
    32.ayeti 
		    Meâric 32
- Vellezîne hum li emânâtihim ve ahdihim râûn(râûne).
 - وَٱلَّذِينَ هُمْ لِأَمَٰنَٰتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَٰعُونَ
 - Onlar, emanetlerini ve verdikleri sözü gözeten kimselerdir.
 
    33.ayeti 
		    Meâric 33
- Vellezîne hum bi şehâdâtihim kâimûn(kâimûne).
 - وَٱلَّذِينَ هُم بِشَهَٰدَٰتِهِمْ قَآئِمُونَ
 - Onlar, şahitliklerini dosdoğru yapan kimselerdir.
 
    34.ayeti 
		    Meâric 34
- Vellezîne hum alâ salâtihim yuhâfizûn(yuhâfizûne).
 - وَٱلَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ
 - Onlar, namazlarını titizlikle koruyan kimselerdir.
 
    35.ayeti 
		    Meâric 35
- Ulâike fî cennâtin mukremûn(mukremûne).
 - أُو۟لَٰٓئِكَ فِى جَنَّٰتٍ مُّكْرَمُونَ
 - İşte onlar cennetlerde ikram göreceklerdir.
 
    36.ayeti 
		    Meâric 36
- Fe mâ lillezîne keferû kıbeleke muhtıîn(muhtıîne).
 - فَمَالِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ قِبَلَكَ مُهْطِعِينَ
 - (36-37) Şimdi, inkâr edenlere ne oluyor ki, boyunlarını uzatarak (alay etmek için) sağdan soldan gruplar hâlinde sana doğru koşuyorlar?
 
    37.ayeti 
		    Meâric 37
- Anil yemîni ve aniş şimâli ızîn(ızîne).
 - عَنِ ٱلْيَمِينِ وَعَنِ ٱلشِّمَالِ عِزِينَ
 - (36-37) Şimdi, inkâr edenlere ne oluyor ki, boyunlarını uzatarak (alay etmek için) sağdan soldan gruplar hâlinde sana doğru koşuyorlar?
 
    38.ayeti 
		    Meâric 38
- E yatmeu kullumriin minhum en yudhale cennete naîm(naîmin).
 - أَيَطْمَعُ كُلُّ ٱمْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُدْخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٍ
 - Onlardan her biri Naîm cennetine sokulacağını mı umuyor?
 
    39.ayeti 
		    Meâric 39
- Kellâ, innâ halaknâhum mimmâ ya’lemûn(ya’lemûne).
 - كَلَّآ ۖ إِنَّا خَلَقْنَٰهُم مِّمَّا يَعْلَمُونَ
 - Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz biz onları kendilerinin de bildikleri şeyden (meniden) yarattık.
 
    40.ayeti 
		    Meâric 40
- Fe lâ uksimu bi rabbil meşârikı vel megâribi innâ le kâdirûn(kâdirûne).
 - فَلَآ أُقْسِمُ بِرَبِّ ٱلْمَشَٰرِقِ وَٱلْمَغَٰرِبِ إِنَّا لَقَٰدِرُونَ
 - (40-41) Doğuların ve Batıların Rabbine yemin ederim ki, şüphesiz onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter. Bizim önümüze geçilemez.
 
    41.ayeti 
		    Meâric 41
- Alâ en nubeddile hayren minhum ve mâ nahnu bi mesbûkîn(mesbûkîne).
 - عَلَىٰٓ أَن نُّبَدِّلَ خَيْرًا مِّنْهُمْ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ
 - (40-41) Doğuların ve Batıların Rabbine yemin ederim ki, şüphesiz onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter. Bizim önümüze geçilemez.
 
    42.ayeti 
		    Meâric 42
- Fe zerhum yehûdû ve yel’abû hattâ yulâkû yevme humullezî yûadûn(yûadûne).
 - فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا۟ وَيَلْعَبُوا۟ حَتَّىٰ يُلَٰقُوا۟ يَوْمَهُمُ ٱلَّذِى يُوعَدُونَ
 - Sen onları bırak, uyarıldıkları günlerine kavuşuncaya kadar batıl inançlarına dalsınlar ve oynasınlar.
 
    43.ayeti 
		    Meâric 43
- Yevme yahrucûne minel ecdâsi sirâan ke ennehum ilâ nusubin yûfîdûn(yûfîdûne).
 - يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ ٱلْأَجْدَاثِ سِرَاعًا كَأَنَّهُمْ إِلَىٰ نُصُبٍ يُوفِضُونَ
 - (43-44) Dikili putlara akın akın gidercesine, gözleri inmiş, kendilerini zillet kaplamış bir hâlde mezarlarından süratle çıkacakları o günü hatırla! İşte o, uyarıldıkları gündür.
 
    44.ayeti 
Meâric 44
- Hâşi’aten ebsâruhum terhekuhum zilleh(zilletun), zâlikel yevmullezî kânû yûadûn(yûadûne).
 - خَٰشِعَةً أَبْصَٰرُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۚ ذَٰلِكَ ٱلْيَوْمُ ٱلَّذِى كَانُوا۟ يُوعَدُونَ
 - (43-44) Dikili putlara akın akın gidercesine, gözleri inmiş, kendilerini zillet kaplamış bir hâlde mezarlarından süratle çıkacakları o günü hatırla! İşte o, uyarıldıkları gündür.
 

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Buraya Bir Yorum bırakarak sayfaya değer katabilirsiniz..
❗ Yorumlar Denetlendikten sonra yayınlanır ❗